Evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin zina yapması Türk Medeni Kanunu'nda özel olarak sayılan boşanma nedenlerinden biridir. Kanunun 161. Maddesine eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Zina kavramı hukukumuzda evli bir kişinin eşi dışında başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanmıştır. Başkalarıyla el ele dolaşmak, öpüşmek, cinsel veya duygusal mesajlar göndermek, eski sevgiliyle görüşmek, başka birini sevdiğini söylemek gibi cinsel ilişki aşamasına varmayan eylemler Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre zina olarak kabul edilmemekte ancak güven kırıcı hareketler olarak adlandırılmaktadır. Güven kırıcı hareketler de 166. Madde kapsamında boşanma sebebi olabilecektir ancak zina nedeniyle boşanma davasından farklı hukuki sonuçlara bağlanmıştır.
Zina nedeniyle boşanmanın en önemli sonucu, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi talebiyle açılan mal paylaşımı davasında ortaya çıkmaktadır. Kural olarak eşlerin evlilik birliği içerisinde edindiği mallar boşanma ile evlilik birliğinin sona ermesi durumunda hangi eşin adına kayıtlı olursa olsun eşler arasında paylaştırılır. Ancak Medeni Kanun'un 236/2 maddesine göre zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir. Buna göre boşanmanın zina nedeniyle gerçekleşirse zina eden tarafın edinilmiş mallar üzerindeki payı önemli ölçüde azaltılacak ya da tamamen kaldırılabilecektir. Burada üzerinde durulması gereken husus boşanma davasının zina nedeniyle açılmış olması değil, mahkemenin boşanma kararını zina nedeniyle vermiş olmasıdır. Örneğin mahkeme zina nedeniyle açılan bir boşanma davasında zina nedeniyle değil de başka bir nedenle boşanmaya karar verirse (örneğin, eşin üçüncü kişilerle olan yakınlığının cinsel ilişkiye vardığı iddiasının kanıtlanamaması ancak güven kırıcı hareket olarak kabul edildiği durumlarda) yukarıda bahsedilen artık değerdeki payın önemli ölçüde azaltılması veya kaldırılması hükmü uygulanamayacaktır.
Zina nedeniyle boşanma, aldatılan eş açısından önemli bir avantaj sağlayacak olsa da uygulamada çok az sayıda boşanma kararı zina nedenine dayandırılmaktadır. Örneğin, TÜİK verilerine göre 2014 yılında Türkiye’de gerçekleşen toplam 130.913 boşanmanın sadece 107’si (binde 1'inden azı) zina sebebine dayanmaktadır. Bunun başlıca nedeni zina iddiasının ispatlanabilmesinin güçlüğüdür. Çoğu zaman aldatılan eş açısından zinayı işaret eden pek çok delil bulunsa da diğer eşin davranışlarının cinsel ilişkiye vardığı kesin bir şekilde ispatlanamamakta, bu nedenle mahkemelerce zina nedeniyle boşanma kararı verilememektedir. Her ne kadar zina iddiasının tanık, video, fotoğraf, otel kayıtları, seyahat kayıtları vs her türlü delille ispatı mümkünse de cinsel birlikteliği net ortaya koyabilmek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle zina emarelerinin bulunduğu boşanma davalarında - kanun aldatılan eşe azımsanamayacak bir olanak sağladığından - zina sebebine muhakkak dayanılmalı ancak iddianın ispatının güçlüğü göz önüne alınarak mahkemeden "zina nedeniyle boşanmaya hükmedilmesinin mümkün görülmemesi durumunda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma" talep edilmelidir.
Eşin zinası durumunda mahkemece hükmedilecek nafaka ve tazminatlar konusunda da bu durum göz önüne alınacaktır. Zina eden eş ağır kusurlu sayılacağından aldatılan eş hem maddi hem manevi tazminat alabilecektir. Ayrıca boşanma ile birlikte yoksulluğa düşecek taraf lehine nafakaya hükmedilebilmesi için diğer taraftan daha ağır kusurlu olmaması gerektiğinden ve zina eylemi nedeniyle diğer taraf ağır kusurlu kabul edileceğinden nafakaya karar verilirken bu olgu da dikkate alınacaktır.
Zina nedeniyle boşanma davası, zinanın öğrenildiği tarihten itibaren altı ay içerisinde açılmalıdır aksi takdirde bu sebebe dayanılarak boşanma talep edilmesi mümkün olmayacaktır. Örneğin, diğer eşin zina yaptığını öğrenen taraf öğrendikten yedi ay sonra zina sebebiyle boşanma davası açtığında dava reddedilecektir. Ayrıca bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılabilmesi için zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmemiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde dava yine reddedilecektir.
Son olarak kanuna göre zina eylemini affeden eş artık bu eyleme dayalı olarak dava açamayacaktır. Buna göre eşinin zina ettiğini öğrenen taraf, yukarıda belirtilen altı aylık ve beş yıllık süreler dolmamış olsa bile karşı tarafı affederse daha sonradan fikir değiştirip aynı eyleme dayanarak boşanma talep edemeyecektir. Kanunda kastedilen, eşin öğrendiği ve affetme iradesi gösterdiği zina eylemine ilişkindir. Yoksa affedilen eşin başkaca bir zina eyleminin öğrenilmesi veya affetme tarihinden sonra yeniden zina etmesi durumunda affeden eşin zina nedenine dayanarak boşanma davası açabilmesi mümkün olacaktır.