Geçtiğimiz yıllarda aile hukuk alanında çalışan hukukçular arasında en çok tartışılan konuların başında aldatılan eşin, aldatan eşin yanısıra eşinin birlikte olduğu üçüncü kişiden de manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği konusu geliyordu. Bu tartışma Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 2017 yılında verdiği bir kararla şimdilik sona ermiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2015 yılından önce vermiş olduğu kararlarda aldatılan eşin hem kendisini aldatan eşinden hem de evli olduğunu bilerek aldatma eylemine katılan kişiden manevi tazminat isteyebileceğine hükmetmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 2010 ve 2017 yıllarında vermiş olduğu kararlarda 4. Hukuk Dairesi ile aynı doğrultuda hüküm kurmuştur. Bu kararlarda üçüncü kişinin evli olduğunu bildiği kişiyle ilişkiye girmesinin hem yasalarca hem de örf ve adet hukukunca korunmayan haksız bir davranış içine girdiği, zinanın suç olmaktan çıkarılmasının haksız eylem niteliğini ortadan kaldırmayacağı, söz konusu eylemin diğer eşin aile bütünlüğüne ve sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu ve haksız fiil hükümleri gereğince zina eylemine katılan üçüncü kişiden de tazminat istenebileceği tespitleri yapılmıştır.
Ancak 4. Hukuk Dairesi 2015 yılından sonra vermiş olduğu kararlarda görüş değişikliğine gitmiş, sadakat yükümlülüğünün yalnızca eşler arasında söz konusu olduğu, aldatma eylemine katılan üçüncü kişinin diğer eşe karşı sadakat borcu olmadığı, üçüncü kişinin doğrudan doğruya aldatılan eşin bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiili bulunmadığından haksız fiil hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçeleriyle aldatılan eşin üçüncü kişiden tazminay isteyemeyeceğine hükmetmiştir.
Yüksek Mahkemece aynı tarihlerde aynı konuda verilen farklı kararlar sonucunda ortaya çözülmesi gereken bir hukuki problem çıkmış ve bu görüş ayrılıklarının giderilmesi için konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’na taşınmıştır.
YİBK’te yapılan görüşmelerde hukuki sorun bütün unsurlarıyla ele alınmış ve Haksız Fiil Sorumluluğu (Hukuka Aykırı Fiil – Zarar – Nedenselik Bağı - Kusur), Ahlaka Aykırı Fiilden Doğan Haksız Fiil Sorumluluğu, Kişilik Hakları, Sadakat Yükümlülüğü, Eşler Arasındaki Sadakat Yükümlülüğünün İhlalinin Sonuçları ve Zina kavramları detaylarıyla incelenmiştir. Ardından da doktrinde yer alan çeşitli görüşlere yer verilmiş ve ardından hüküm kurulmuştur.
Büyük Genel Kurul görüşmeler sonrasında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2015 yılından sonra vermiş olduğu kararlara katılmış ve aldatma eylemi nedeniyle aldatılan eşin üçüncü kişiden tazminat isteyemeyeceğine hükmetmiştir. YİBK’e göre “Eşlerden biri yalnızca diğer eşten sadakat yükümlülüğüne uygun davranmasını talep edebilir. Üçüncü kişinin sadakat yükümlülüğünün bulunmaması nedeniyle evli eşle birlikte olan üçüncü kişinin bu davranışının diğer eşin kişilik haklarına doğrudan bir saldırı niteliğinde olduğu söylenemez.” Yargıtay aldatma eylemiyle bağlantılı olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, örneğin aldatma ile bağlantılı olarak aldatılan eşin konut dokunulmazlığını ihlal etmesi, özel yaşamına müdahale etmesi, sır alanına girmesi, ele geçirdiği bazı özel bilgileri ifşa etmesi, kullandığı söz ve diğer ifadeler ile onur ve saygınlığını zedelemesi gibi eylemlerde bulunması durumunda hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşeceği ve tazminat hakkının doğacağını belirtmiştir. Ancak yalnızca aldatma eylemine katılma eylemiyle sınırlı kalan davranışlar neticesinde aldatılan eşin üçüncü kişiden tazminat talep etme hakkı bulunmamaktadır.