Hukukumuzda hukuk davaları için istinaf ve temyiz kanun yollarına hangi sürede başvurulabileceği 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda gösterilmiştir. Kanunun 345. Maddesine göre yerel mahkemelerin kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurma süresi kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftadır. Bu süre hukuk yargılamaları için genel süredir. Ancak aynı maddede istinafa ilişkin özel kanun hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda İcra İflas Kanunu'nun 363. Maddesine göre İİK kuralları esas alınarak yapılan icra hukuk mahkemesi yargılamalarında istinaf kanun yoluna başvuru süresi tefhim (kararın yüze karşı okunması) veya tebliğden itibaren on gündür. Yani eğer mahkemenin kısa kararı ilgili tarafın katıldığı duruşmada açıklanmışsa istinaf kanun yoluna duruşmadan itibaren on gün içerisinde başvurulması gerekmektedir, eğer ilgili o taraf o duruşmaya katılmamışsa süre kararın tebliğ edilmesinden başlayacaktır.
HMK'nın 297. Maddesi mahkemelerce yazılacak hükümlerde hangi unsurların bulunması gerektiğini düzenler. Maddenin ç bendinde hükümde varsa kanun yollarının ve süresinin belirtilmesi zorunludur. Uygulamada da mahkemeler yazdıkları gerekçeli kararlarda karara karşı hangi kanun yoluna hangi sürede başvurulabileceğini göstermektedirler. Peki bir kararda ilgili kanun yoluna başvuru süresi hatalı olarak gösterilirse ne olacaktır? Böyle bir durumda kanunda yazılı olan süre mi dikkate alınacaktır yoksa hakimin taraflara bildirdiği süre mi? Bu makalede bu soruların yanıtını arayacağız.
Yargıtay'ın Görüşü
Yargıtay bugüne dek vermiş olduğu pek çok kararda hakimin hatalı olarak gösterdiği sürenin değil, kanunda yazan sürenin dikkate alınacağını belirtmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.11.2018 tarihinde verdiği 2017/2491 E, 2018/1671 K sayılı karar, Yargıtay'ın tutumunu açıkça örnekler niteliktedir. Davacı tarafça yerel mahkeme kararına sunulan temyiz dilekçesi mahkemece yazılan ek kararla süresinde başvuru yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Mahkeme, karar tarihinde ek karara karşı temyiz süresi yedi gün olmasına rağmen ek kararına karşı on beş gün içerisinde temyiz kanun yoluna gidilebileceğini belirtmiştir. Davacı taraf da hakimin gösterdiği süreyi dikkate alarak on ikinci günde ek karara karşı temyiz dilekçesini sunmuştur. HGK, yaptığı değerlendirmede Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 94. Maddesine göre kanunun belirlediği sürelerin kesin olduğunu, 90. Maddesine göre de hakimin kanunda belirtilen süreleri kanunun öngördüğü istisnai durumlar dışında artırıp eksiltemeyeceğini, aksi durumda karşı taraf yararına kazanılmış usuli hakkın ihlal edileceğini belirterek temyiz başvurusunu süre yönünden reddetmiştir.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi de 06.05.2015 tarihinde benzer bir karar vermiş, İcra İflas Kanunu'nun 164. Maddesine göre on gün içerisinde temyiz başvurusu yapılabilecek olan alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davasında mahkemenin hem kısa kararında hem gerekçeli kararında on beş gün içerisinde temyiz kanun yoluna başvurulabileceğini belirtmesi ve davacı tarafın da on dördüncü günde temyize başvurması karşısında; on günlük yasal süre geçtikten sonra yapılması nedeniyle başvuruyu süre yönünden reddetmiştir. Davacı taraf, karar düzeltme talebi de Daire tarafından reddedilince mahkemeye erişim hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
Anayasa Mahkemesi'nin Görüşü
Anayasa Mahkemesi 11.02.2021 tarihinde yaptığı ve 15.04.2021 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan değerlendirmede hukuki güvenlik ilkesine vurgu yapmış ve hukuki güvenlik ilkesinin kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçladığını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete (aynı zamanda mahkemelere) güven duyabilmesini, devletin (aynı zamanda mahkemelerin) de bu güveni zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığını belirtmiştir. AYM'ye göre başvurucunun, ilgili kanun yolunu kanun ve içtihatlara göre doğru olarak gösterme yükümlülüğü bulunan mahkemeyi esas alması makuldür. Anayasa Mahkemesi, kanun yolu sürelerinin sade olmadığı bir hukuk sisteminde hukuki güvenlik ilkesi uyarınca mahkemenin gösterdiği süreye güvenen başvurucunun temyiz başvurusunun süresinde yapılmış olarak kabul edilmemesinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmiştir. Ayrıca Mahkeme, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyayı yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye göndermiştir.
Her ne kadar Yargıtay'ın bugüne kadarki görüşü hakimin kanundaki istinaf veya temyiz sürelerini yanlış göstermesi durumunda hakimin gösterdiği sürenin değil, kanunda yazılan sürenin dikkate alınması gerektiği yönünde olsa da Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararıyla birlikte bu görüşünü değiştirmesi beklenmelidir.